Millî Eğitim Bakanı Özer, mesleki eğitimin iş gücü piyasasına insan kaynağı yetiştirdiğin vurgulayarak bu kapsamda sektör temsilcileri ile ortak hareket ettiklerinin altını çizdi. Bakan Özer, "Bizim yapmış olduğumuz en önemli dönüşüm, sektörün temsilcilerinin mezunları beklememesi ve mesleki eğitimdeki tüm süreçlere aktif olarak dâhil olmaları. Mesleki eğitim verdiğimiz tüm alanlarda sektör temsilcileri ile bu bağlamda güçlü iş birlikleri kurduk. Artık mesleki eğitim verdiğimiz tüm alanlarda müfredatı sektör temsilcileri ile birlikte güncelliyoruz. Öğrencilerimizin beceri eğitimlerini ve stajlarını birlikte planlıyoruz. Meslek öğretmenlerimizin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerini sektör temsilcileri ile birlikte planlıyoruz. Sektör temsilcileri başarılı öğrencilere burs veriyor ve en önemlisi de istihdamda öncelik sağlanıyor. Dolayısıyla sektörün tüm birikiminin, tüm deneyiminin, tüm müktesebatının mesleki eğitimde aktif olarak kullanıldığı yeni bir döneme girdik. Bu durum, öğrencilerimizin mesleki eğitime talebini yükseltirken aynı zamanda sektörün de mesleki eğitimin kalitesinin artırılmasında her türlü deneyimini okullarımıza aktarmasını beraberinde getirdi. İnşallah bu süreç, istihdamda da mesleki eğitim mezunlarının çok rahat bir şekilde iş gücü piyasasında eşleşmesi ile önemli başarılara imza atmasını beraberinde getirecek. Nihayetinde de artık iş gücü piyasasında geçmişten beri gelen, 'Aradığım elemanı bulamıyorum.' retoriği inşallah tarih olacak." ifadelerini kullandı.
"Özellikle 5 yaş grubundaki okul öncesi erişimi yüzde 100'e çıkarma konusunda kapasite üretimi ile uğraşıyoruz"
Son 20 yılda eğitime çok ciddi yatırımlar yapıldığını vurgulayan Bakan Özer, yeni dönemde eğitimde fırsat eşitliğinin artırılması için kendilerine üç alan seçtiklerini kaydetti. Bu üç alandan ilkinin okul öncesi eğitime erişimi artırmak olduğunu söyleyen Bakan Özer, şu ifadeleri kullandı: "Gelinen noktada geçmişten de kaynaklanan okullar arası başarı farkı bizim eğitim sistemimizin kök problemi olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor. Her ne kadar son yıllarda burada çok ciddi iyileştirmeler sağlansa da devam ediyor. Onun için artık biz bir taraftan eğitimdeki kaliteyi artırmaya çalışırken diğer taraftan okullar arasındaki başarı farkını, dolayısıyla da eğitimde fırsat eşitliğini çok daha iyi bir yere taşımayı öncelikli odak noktamız yaptık. Bunun için de kendimize üç alan seçtik. Birincisi okul öncesi eğitimde erişimi artırmak. İkincisi okullar arası imkân farklılıklarını azaltmak. Üçüncüsü de öğretmenin mesleki gelişimine çok boyutlu ve kapsamlı şekilde destek vermek. Neden bunları seçtik? Çünkü okul öncesi eğitime erişim, doğrudan ilkokulda hazır bulunuşluk arasındaki farka karşılık geliyor. Yani okul öncesi eğitime erişenle sosyoekonomik seviyesine göre erişemeyenler arasında ilkokul birinci sınıfa başladığı zaman farklılıklar oluyor ve bu farklılıklar devam ediyor. Okullar arası başarı farklıklarının ortaya çıkmasında da olayı belli bir noktaya taşıyor. Dolayısıyla biz, özellikle 5 yaş grubundaki okul öncesi erişimi yüzde 100'e çıkarma ile ilgili kapasite üretimi ile uğraşıyoruz. Bu müthiş bir açılım olacak ve mümkün olduğu kadar bu anaokullarını ve ana sınıflarını Türkiye'nin 81 ilinde ve tüm ilçelerinde erişimi kolaylaştıracak şekilde yatayda dağıtacağız. Ana hedeflerimizden bir tanesi bu olacak."
"Okullar arası başarı farkını etkileyecek fiziki imkânlardaki yetersizlikleri de ortadan kaldırmayı hedefliyoruz"
Eğitimde fırsat eşitliği kapsamında ağırlık verilecek üç alandan ikincisinin de okullar arasındaki imkân farklarını azaltmak olduğunun altını çizen Bakan Özer, "Her okulun ilkokul, ortaokul ve liselerin farkı türlerinde mümkün olduğu kadar atölye, altyapı, kütüphane, spor alanı olarak aynı imkânlara sahip kılınması için çalışıyoruz. Dolayısıyla eğitimde fırsat eşitliği ve okullar arası başarı farkını etkileyecek fiziki imkânlardaki yetersizlikleri de ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Bunun en önemli adımlarından bir tanesi 'Kütüphanesiz Okul Kalmayacak' projesi. 26 Ekim'de Sayın Emine Erdoğan'ın himayesinde başlatmış olduğumuz proje kapsamında planlandığı gibi 1 Ocak 2022 yılı itibarıyla kütüphanesi olmayan hiçbir okul kalmayacak. Daha sonra spor alanlarına gireceğiz. Sonrasında fiziki alanlar, laboratuvarlar, sanat alanları, beceri atölyeleri, eğitim destek alanları gibi birçok eğitim türünde farklılıkları gidermek için okulun imkânlarına göre önemli adımlar atacağız" şeklinde konuştu.
"Bir eğitim sistemi öğretmeni kadar güçlüdür"
Eğitimde fırsat eşitliği kapsamında atılacak adımlardan üçüncüsünün ise öğretmenleri mesleki eğitiminin çok boyutlu ve kapsamlı şekilde geliştirilmesi olduğunu vurgulayarak "Bir eğitim sistemi öğretmeni kadar güçlüdür. Dolayısıyla öğretmenlerimizi mümkün olduğu kadar onların talepleri doğrultusunda; sadece mesleki gelişim olarak değil, kişisel gelişim, liderlik eğitimi ve 21'inci yüzyılın değişen ve gelişen yetkinlikleri ile desteklemek Millî Eğitim Bakanlığı olarak bizim en önemli önceliğimiz. Bunu yaptıkça öğretmenler arası yeterlilik farklılığını da minimize edeceğiz ve bu da uzun vadede okullar arasındaki başarı farklarını minimize etmeye katkı sağlayacak. Mesleki eğitim bunun haricinde. Eğitim sisteminin hem ortaöğretimin tam oturması hem de iş gücü piyasasının aramış olduğu nitelikli insan kaynağını yetiştirmesi açısından kendi fonksiyonlarını verimli bir şekilde kullanması öncelikler alanlarımızdan bir tanesini oluşturuyor." diye konuştu.
"2022 yılı sonuna kadar 3 bin tane anaokulu, 40 bin tane de ana sınıfı yapacağız"
Yeni eğitim vizyonunda eğitimde fırsat eşitliği kapsamında okul öncesi eğitime de oldukça ağırlık verdiklerinin altını çizen Bakan Özer, "2022 Bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylandı. Burada da deklare ettiğimiz gibi 3 bin yeni anaokulu yapacağız. Bunlar bağımsız fiziki mekânı olan okular. Diğer taraftan da 40 bin tane yeni ana sınıfı yapacağız. Daha önce 2022 yılının Şubat ayı yani ikinci dönemin başlangıcına 5 bin yeni ana sınıfını yetiştireceğimizi söylemiştik, daha 2021 yılı bitmeden 4 bin 443 tane ana sınıfını devreye aldık. Yani yaklaşık 83 bin tane yeni öğrencimiz ana sınıfına girmiş oldu. 2022 yılının sonuna kadar 3 bin tane anaokulu ve 40 bin tane ana sınıfını sisteme katarsak az önce bahsetmiş olduğum 3, 4 ve 5 yaş grubundaki okullaşma oranını yükseltme ile ilgili hedeflerimize zaten ulaşmış olacağız." açıklamasında bulundu.
"Artık iş gücü piyasasında 'Aradığım elemanı bulamıyorum.' şeklindeki mazeret de ortadan kalkmış olacak"
İşletmelerde beceri eğitimleri ve stajların 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu ile tanımlandığını hatırlatan Bakan Özer, bu alanda atılan yeni bir adımı da şu şekilde anlattı: "Burada özellikle mesleki eğitim merkezlerini ilgilendiren 2 önemli kritik değişiklik TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Daha önceden 4 yıllık eğitim boyunca mesleki eğitime devam eden öğrencilerimiz her ay aldıkları asgari ücretin 3'te 1'ini işveren veriyordu devlet de çalışan sayısına göre bir kısmını işverene geri veriyordu. Bu düzenleme ile artık işverenin maddi yükümlülüğü olmayacak, devlet o asgari ücretin 3'te 1'inin tamamını kendisi karşılayacak. Dolayısıyla işverenler açısından mesleki eğitim merkezleri çok daha cazip bir hâle gelecek. İşverenler, işletmelerini öğrencilerimize çok daha rahat bir şekilde açacaklar. Daha fazla öğrenci mesleki eğitim merkezlerinden yararlanmış olacak. Aynı zamanda ikinci bir düzenleme de mesleki eğitim merkezlerine devam eden ve 3'üncü yılın sonunda başarılı olan öğrencilerimiz kalfa oluyorlar ve asgari ücretin 3'te 1'i kadar ücret alıyorlardı, bu da asgari ücretin yarısına yükseltildi. Dolayısıyla kalfaların ücreti de iyileştirilmiş oldu. Hem öğrenciler açısından mesleki eğitim merkezleri cazip hâle getirildi hem de işverenler açısından cazip hâle geldi. Asgari ücretteki yeni yapılan yüzde 50'lik iyileştirmeyi de göz önüne aldığınız zaman artık mesleki eğitim merkezine devam eden öğrenciler, 3 yıl boyunca şu andaki fiyatlarla 1.400 lira civarında bir ücret alacaklar, kalfa olunca da 2.000 liranın üzerinde bir ücret almış olacaklar. Zaten mesleki eğitim merkezlerindeki mezunların istihdam oranları yüzde 88'ler civarında. Yani istihdam ile ilgili hiçbir sorun olmayan ve iş gücü piyasasını tam karşılayan Almanya'daki dual mesleki eğitimin tam karşılığı bu sistem. Şimdi bir taraftan da bu yeni düzenlemeler ile kapasiteyi artırınca artık iş gücü piyasasında 'Aradığım elemanı bulamıyorum.' şeklindeki mazeret de ortadan kalkmış olacak."